KONU BAŞLIKLARI

KONU BAŞLIKLARI

Kongre, göçün tarihsel boyutlarını arkeoloji, antropoloji, sosyoloji, psikoloji, coğrafya, demografi, hukuk ve edebiyat gibi farklı perspektiflerden ve disiplinlerden keşfetmeyi amaçlamaktadır. Kongre aynı zamanda küreselleşmiş bir dünyada göçün entegrasyon, çeşitlilik, insan hakları, kalkınma ve güvenlik gibi güncel zorluklarını ve fırsatlarını da ele alacaktır.

**************

Arkeoloji: Kültür tarihindeki en kalıcı, ancak en az kabul gören açıklayıcı paradigmalardan biri, kültürün büyümesini ve yayılmasını halkların hareketine bağlayan göç teorisidir. Ancak, paradoksal olarak arkeolojik kanıtlara dayanarak bunu tanımlamak oldukça çok zordur. Arkeolojik araştırmaların teorik ve metodolojik gelişiminde oluşturulan dağılım modellerinde göçü, ticaret ve istila gibi diğer nüfus hareketleri ve yer değiştirmelerinden ayırma tartışması da devam etmektedir. Kongrede, siyasi ve kültürel dinamiklerin yayılmasının en önemli aracı olan göç ve benzer yapıdaki diğer nüfus hareketliliklerinin arkeolojik verilerle desteklendiği çalışmalar ve antik metinlerden/epigrafik verilerden bilinen Antik Dönem modelleri hakkında sunulacak bildirilerle, geniş bir zaman ve konu yelpazesi içinde “göç” fenomeninin tartışılması düşünülmektedir.

Felsefe ele alınan bir konuyu ya da kavramı doğru ya da yanlış olarak belirleyecek kaynaklara sahip bir disiplin değildir. Bu durum “göç” kavramı ve onunla ilişkili olan tüm konular için de geçerlidir. “Göç” kavramı ile olan ilişkisinde insanın ontolojik, epistemolojik, etik, politik ve dilsel bağlamlarında olmak üzere pek çok sorunsala sahip olduğu açıktır. Göç kavramının günümüzün önemli sorunsallarından biri olması, bu bağlamsal sorunların sadece göç edenler açısından değil, göç edilen yerdeki insanlar tarafından da çözülmesi gereken bir sorun olarak algılanmasıyla ilişkilidir. Bu hususta göç kavramına ilişkin farklı bakış açıları ile farklı çözümlerin ve hatta kimi zaman da farklı sorunsalların kendini göstermesi de mümkündür. Bu yılki “Sosyal bilimler perspektifinden dünden bugüne göç” temalı kongremize, siz saygıdeğer felsefecileri göç kavramına ve onunla ilişkili her konuya felsefi bir bakış açısı temelinde bakmaya, felsefenin farklı alanlarının sunabileceği katkıları görünür kılmaya davet ediyoruz.

Psikoloji alanı için göç ya da zorunlu göç, biyopsikososyal açıdan farklı çıktılara sahip olup; psikolojinin klinik, sosyal, gelişimsel ve bilişsel gibi farklı alt alanlarında incelenen önemli bir olgudur. Bu bağlamda kongre kapsamında; psikolojik sağlık (anksiyete, depresyon, post travmatik stres vb.), travma, psikososyal değişim ve etkiler, bilişsel süreçler, baş etme, adaptasyon, kültürleşme (akültürasyon) ve ayrımcılık gibi temalarla ilişkili çeşitli araştırmalara yer verilecektir.

İngiliz Dili ve Edebiyatı, göçmenlerin bireysel ve kollektif deneyimlerini roman, drama ve şiir gibi farklı türlerde yansıtır. Savaşlar, ekonomik ve siyasi krizler insan hareketliliğinin başlıca nedenleridir. İngiliz tarihi ve edebiyatı, yüzyıllardır göçün avantajlarına ve zorluklarına tanık olmuştur. Buna bağlı olarak İngiliz edebiyatında gönüllü ve zorunlu göçün temsil ve analizleri disiplinler arası ve kültürler arası yaklaşımlarla incelenmiştir. Göç, sınırlar, ötekilik, yer değiştirme, ayrılık, kimlik ve çok kültürlülük dahil ancak bunlarla sınırlı olmamak üzere geniş ve kapsayıcı edebi, dilsel ve kültürel yaklaşımları araştıran makaleler kongrede sunulmak üzere kabul edilecektir.

Sosyoloji: Toplumsal aktörler geçmişten günümüze farklı nedenlerden dolayı yaşadığı yeri değiştirmiş/değiştirmek zorunda kalmıştır. İnsanlık tarihine baktığımızda meydana gelen en önemli kırılmaların göç kaynaklı olduğunu söylemek mümkündür. Göç bireyleri, grupları, toplumları, ekonomiyi, yaşam alanlarını ve doğal çevreyi doğrudan etkileyen olumlu veya olumsuz sonuçları da beraberinde getiren bir olgudur. Göç çalışmaları genel olarak (1) göçün nedenleri, (2) göç süreci ve (3) göç sonucunda hâkim toplum yapılarında meydana gelen değişimlerinin incelenmesi olarak ayırmak mümkündür. Sosyoloji disiplini göç kavramını sosyal, ekonomik ve kültürel dinamiklerini anlamak için çeşitli boyutlarıyla ele almaktadır. En temelde göçün nedenleri, göç eden birey/grup/toplumların profilleri, göç hareketlerinin hâkim toplumlar ve kültürler arasındaki etkileşimleri, göçmen grupların yerleşim süreçleri, göçmenlerin entegrasyonu, göç sosyoloji içinde sıklıkla tartışılan konulardır. Ayrıca grupların bu süreçte sosyal ağları, göçmen topluluklarının oluşumu, göçmenlerin işgücü piyasalarına uyumu, kültürel, dini ve etnik kimliklerin korunması veya değişimi gibi konular günümüzde göç çalışmalarında temel tartışma alanlarını oluşturmaktadır. Kongremize bu bağlamda gönderilecek bildiriler, geniş bir yelpazede tartışılacaktır.

Tarih: Tarih perspektifinden geçmişten günümüze göç, insanlık tarihinde bugün içinde yaşadığımız dünyayı şekillendiren temel bir olgudur. Homo Sapiens’in Afrika’dan ilk çıkışından günümüzdeki mülteci ve göçmen akınlarına kadar göç; iklim değişikliği, savaş, kıtlık, sömürgeleştirme, ticaret ve kültürel alışveriş gibi çeşitli faktörler tarafından yönlendirilmiştir. Göçün ayrıca insan toplumlarının sosyal, ekonomik, siyasi ve kültürel yönlerinin yanı sıra göçmenlerin kimlikleri, deneyimleri ve hakları üzerinde de derin etkileri olmuştur. Göç eden bireyler ve gruplar hem geldikleri hem de gittikleri toplumlarla etkileşim içinde olmakta ve karşılıklı olarak sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi değişimler neden olmaktadır.

Türk Dili ve Edebiyatı: Türk topluluklarının göç hareketleri tarih öncesi dönemlere kadar uzanır. En belirgin göç dalgası ise Büyük Göç Dönemi olarak adlandırılan 4. ve 6. yüzyıllar arasında gerçekleşir. Bu tarihlerden itibaren çeşitli sebeplerle Orta Asya’dan Batı’ya doğru yayılan Türkler, farklı coğrafyalarda teşkilatlanarak önemli siyasi güçler hâline gelmiştir. Türk kavimlerinin yeni yerleşim yerlerinde farklı kültürlerle etkileşim içine girerek kendi yazı dillerini oluşturması Türk dilinde lehçeleşme sürecini başlatmıştır. Bu durum Türk dilinin ve edebiyatının zenginleşmesine ve çeşitlenmesine katkı sağlamış, böylece dil ve edebiyata yeni motifler, edebî formlar, farklı kavramlar ve temalar eklenmiştir. Göç olgusu, Türklerin özellikle Orta Asya’dan Anadolu’ya topluluklar halinde gelmesiyle birlikte Türk edebiyatında da kendini göstermiş ve günümüze kadar sıklıkla işlenmiştir.